SAADET PARTİSİ VE İKİ YÜZLÜLÜK

Oportünizm Türkiye sosyalistlerinin çok iyi bildiği bir kavramdır. Oportünizm ya da fırsatçılık olaylardan bencil avantajlar edinen bilinçli politika ve uygulamadır.
Bu kavramı tekil insan temelinde ele aldığınızda bunun bir karaktersizlik olduğunu söyleyebiliriz. Başka bir ifade ile ne olur ne olmaz diyerek çıktığın kapıyı bir daha dönerim diyerek kapıyı sonuna kadar örtmemektir. Bu durum ilkesizlik olarakta tanımlanabilir.
Gelelim konumuza, Saadet Partisi genel başkanı Temel Karamollaoğlu farklı tarihlerde cumhurbaşkanlığı sistemi ile ilgili olarak iki farklı açıklama yapıyor.
İlk açıklamasında;
“Başkanlık sistemiyle ilgili düşüncemizi daha konu Meclis’e gelmeden, hazırlıklar yapılırken gündeme getirmiştik. Komisyon çalışmalarının bitmesinin hemen ardından endişe duyduğumuz birtakım konuları başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere bütün parti başkanlarına yazılı mektupla ilettik. Maddeler üzerindeki görüşlerimizi zaman içinde kamuoyuna duyuracağız. Bazıları ‘Başkanlık sistemine karşıydınız da şimdi ne oldu?’ gibi şeyler söyleyip abartıyorlar. Yok, biz başkanlık sistemine karşı değiliz ama Meclis’ten7 geçen şekliyle mahsurlu olduğu kanaatindeyiz.” diyor.
İkinci açıklamasında ise;
“Anayasa değişikliğini içeren teklifin mevcut haliyle referanduma sunulması durumunda, böyle bir teklife destek vermemiz mümkün değil. Biz bunu desteklemeyiz, yani ‘hayır’ oyu veririz. Sorumluluğumuz buna imkan vermez. Bunun, bugünden bilinmesinde fayda görüyoruz.” diyor.
William Carr “Hitler” adlı kitabında “Almanya’nın felaketi tek başına Hitler değildir. Alman felaketinin sorumlusu, bir Hitler yaratan ve kendi kaderini onun ellerine kendi isteğiyle teslim eden Alman halkıdır.” der. Saadet Partisi en yetkili ağzı oportünist bir tavırla siyasal tabanını bir ikilem içine sokarak kapıyı kendini destekleyen insanların üzerine kilitlemektedir. Böylece kapının sizin iradenizin dışında üstünüze kapanması mümkün hale geliyor. Halkı hata yapmaya iten bu sekter tavırda bir ahlaki kaygı olmadığını da görmekteyiz. İşte bütün mesele siyasi iklimi yaratanlardaki bu ilkesizliği görmektir.
Sözü Lenin’den bir alıntıyla bitirelim: Lenin halkı ikileme iterek, değneği elinde tutanların halk nezdinde yarattıkları yanılgı için şöyle der :
“Çoğunlukla öyledirler, kabul edilmiş politika çizgisinin yanlış karakterde olduğuna kanı besleyen politika adamları, dönüşlerini gizlemeye, kütleştirmeye, falan veya filan gerekçeyi az çok kaçınılmaz “tasavvur” etmeye çabalarlar. İnsanın kendi siyasi yanılgısını mertçe ve dürüstçe itiraf etmesi bile kendi başına politik bir büyük eylemdir.”
Bu mertliği siyasal islamcılarda arayanlara iyi düşünün demekte fayda vardır.